Derler ya hani bırak onun seviyesine düşme diye. Heh işte tam da böyle bir seviyesizlik anında Yavuz Sultan Selim Han kendine ve yüksek seviyesine yakışır bir şekilde çözüyor meseleyi. Ne yapılanın altında kalıyor ne de duruşundan taviz veriyor. Hikaye şöyle:

İran Şahı, Şah İsmail Yavuz Sultan Selim’e kıymetli mücevherlerden oluşan bir sandık hediye gönderiyor. Sandık Yavuz’un huzuruna getiriliyor ve açılıyor. Sandığı açanları ender bulunan taşlar ve mücevherler karşılıyor. Ancak o da ne! Sandığın açılması ile beraber ortama bir pis koku yayılıyor ki sormayın gitsin. Hemen kokunun kaynağı araştırılıyor ve bakılıyor ki koku sandığın içerisinden geliyor. Sandığın içerisindeki mücevherler çıkarılıyor ve bir de ne görsünler! Bu pis kokunun kaynağı mücevherlerin altında bulunan insan/hayvan dışkısından geliyor. İlk başlarda orada bulunanlar bu olaya bir anlam veremiyorlar tabi. Ancak olan bu olay Yavuz’a düpedüz hakaret niteliği taşıyor. Şah İsmail bu hareketi ile aklı sıra Yavuz Sultan Selim’e hakaret etmeye çalışıyor. Bunun üzerine cihan padişahı emrini veriyor : “Herkes düşünsün buna Osmanlıya yakışır bir incelikte cevap vermeliyiz“. Devlet adamları düşünmeye koyulsun, cevabı yine Yavuz Sultan Selim buluyor.

İşte O İnce Cevap!

Yavuz Sultan Selim, İran Şahının bu hediyesine karşılık güzel bir sandık hazırlatıyor, içerisine nadide parçalardan oluşan kıymetli eşyalar koyduruyor. Bu eşyaların en altına ise dönemin en güzel gül kokan lokumlarından koyduruyor ve yanına birde not…

Sandık Şaha götürülüyor ve Şah sandığı açtırıyor. Sandık açıldığı an saraya gül kokuları doluyor. İran Şahı bu olay karşısında şaşırıyor. Çünkü yaptığı hakarete karşılık olarak en az bir benzerinin olması gerekiyor. Bunun üzerine bizim elçi sandığın içerisindeki kıymetli hediyeleri Şaha verdikten sonra sıra lokumlara geliyor , elçi şah zehirli midir diye tedirgin olmaması için lokumlardan ilk o yiyor ve şah ta dahil olmak üzere oradaki bütün devlet adamlarına dağıtıyor. Lokumlar bitince Şah lokumun dibindeki notu açıp okuyor. Notta şu kısa cümle yer alıyor :

“Biz biliriz ki,herkes yediğinden ikram eder.”